Kırık cerrahisi

Kırık cerrahisi

Kemik bütünlüğündeki bozulmaya kırık adı verilir. Çoğu zaman travma adı verilen çarpma ve/veya düşme sonucu ortaya çıkabilirken, osteoporoz gibi kemik yapısının zayıfladığı durumlarda travma olmaksızın da ortaya çıkabilmektedir. Kemik kırığında hastada his kaybı gibi bir durum söz konusu değil ise çoğu zaman şiddetli ağrı eşlik etmektedir. Özellikle diyabetik hastalarda his kaybı olduğu için ağrı hissedilmeyebilir. Ağrıya sıklıkla şişlik ve şekil bozukluğu eşlik eder. Hastanın en yakın sağlık merkezinde bir uzman tarafından değerledirilmesi kırık sonrası iyileşme sürecini etkileyen en önemli faktördür.

Kırığa uygulanacak tedavinin belirlenmesinde etkili faktörler

1- Kırığın yeri ve ciddiyeti (sınıflandırma)

2- Hastanın yaşı

3- Oluş şekli

4- Hastanın beklentisi (sporcu, aktif çalışan)

5- Ek yaralanmalar

6- Kırık oluşumun üzerinden geçen zaman

7- Hastanın genel durumu

8-Hastanın ek hastalıkları (özellikle diyabet ve kalp rahatsızlıkları)

9-Tedaviyi planlayan hekimin tecrübesi ve olanakları

10 Hastanın alışkanlıkları (sigara, alkol, madde bağımlılığı)

Cerrahi dışı tedavi yöntemlerinin en bilineni olan alçı ve atelde, amaç kırık uçların uygun pozisyonda ve hareketsiz bir şekilde kalmasını sağlamaktır. Bunun dışında elastik bandaj, splint, kol askısı da kırık tedavisinde kullanılabilmektedir. Yöntemin belirlenmesinde kırığın yeri, açılanma derecesi, hastanın yaşı gibi faktörler önemlidir. Konservatif tedavi, cerrahi işlemin riskinden hastayı korurken uzun süreli hareketsizliğe bağlı kaslarda oluşan zayıflıklar, alçının ağırlığını 6-8 hafta boyunca taşımak zorunda olmak gibi sıkıntıları beraberinde getirir.

Son 30 yılda implant işleme teknolojisinde ve cerrahi tekniklerde büyük gelişmeler meydana gelmiştir. Bu gelişmeler hastaların tedavi sürelerini oldukça kısaltmıştır. Cerrahi sayısında ve oranında artışa neden olan bu durum, maliyetlerde de artış olmasına neden olmuştur. Cerrahide temel amaç kırık uçlarını hareketsiz bir şekilde tespit etmek ve kırık hattının çevresindeki eklemlerde erken dönemde harekete izin vermektir. Hastanın erken dönemde eski sosyal yaşamına dönmesini sağlayan cerrahi teknikler beraberinde hem anesteziye hem de cerrahiye bağlı komplikasyon riskini beraberinde getirmektedir. Yara yeri enfeksiyonları, toplardamarlarda ortya çıkan pıhtılar, kaynamama, damar-sinir yaralanması ve implant yetmezliği gibi bir çok komplikasyonun riskini göz önünde bulundurmak gerekir.

Sonuç olarak kırık sonrası uygulanacak tedavi yöntemini belirlemede birçok değişken etkilir. Gelişen teknoloji ve tekniklere bağlı olarak tedavi yöntemleri de değişmektedir. 30 yıl öncenin mutlak doğrusu günümüzde uygulanamaz bir tedavi yöntemi olabilmektedir. Bu nedenle hekimin hastayı kırık tipi, uygulanacak tedavi seçenekleri konusunda bilgilendirmesi ve ortak bir karar vermesi en uygun yaklaşım olacaktır.